Bir dilin en eski kaynakları elbette paha biçilmez bir değere sahiptir. Onlar dilin bir bakıma temelini oluşturur. Dildeki kelimelerin yüzyıllar öncesinden ne şekilde, nasıl ve hangi anlamlarda kullanıldığını bilmemize, görmemize yardımcı olur. Bu, güzel Türkçemiz için de böyledir. Onlar Türkçemizin tarihi geçmişini en iyi şekilde ortaya koyan güzel şahitlerdendir.
Güzel Türkçemizin bugün bilinen en eski yazılı kaynakları arasında Orhun Yazıtları vardır. Orhun Yazıtları’ndan yaklaşık üç yüzyıl sonra, ilk Müslüman Türk Devleti Karahanlılar zamanında Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig adına bir “siyasetname” örneği, güzide bir eserimiz vardır. “Mutlu olma bilgisi” anlamına gelen bu eser, Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından yazıldıktan sonra devrin hakanı Tavgaç Uluğ Buğra Han’a sunulmuştur.
Kutadgu Bilig, İslami Dönem Türk Edebiyatı’nın ilk yazılı eseridir. İki dizeden oluşan beyitler hâlinde, mesnevi nazım şekliyle, aruz ölçüsü ile yazılmıştır. “Kutlu olma bilgisi” anlamına gelen Kutadgu Bilig, iyi bir devlet yönetiminin, yönetmenin nasıl olacağını bildirmesinin yanı sıra bu dünyada nasıl daha mutlu ve huzurlu bir hayat sürülebileceğini ortaya koyan bilgileri de içerir. Evet, bir devletin, en iyi şekilde nasıl yönetilebileceğini ortaya koymasının yanı sıra bir kişinin kendini tanıyarak iyi, mutlu ve huzurlu bir hayatı nasıl yaşayabileceğini de ortaya koyar. Eser bir bakıma “mutlu yaşama bilgisi” olması yönüyle de oldukça kıymetlidir. Bu kadar önemli eserin yazarı, şairi de elbette o derece önemli bir şahsiyettir. Güzel Türkçemizi konuşan her ferdin ona şükran duyması gerekir. Çünkü bugünkü Türkçemiz varlığına en çok da onlara borçludur.
Balasagunlu Yusuf Kutadgu Bilig’in romanı, daha önce de okurlarımıza tanıtımını yaptığımız, ilk Türkçe sözlüğümüz Divanü Lügati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut’un hayatını, sözlüğün yazılış serüvenini Bilgin Şehzade adlı romanında anlatan, eğitimci-yazar Hasan Kallimci tarafından kaleme alındı. Şubat 2024 tarihinde, Töre-Devlet Yayınları arasında raflardaki yerini alan Balasagunlu Yusuf, 1. hamur kâğıda, kapak ve iç sayfaları dört renk olarak basımı yapılmış. Romanın bazı bölümlerindeki anlatılar da tam sayfa resimlerle somutlaştırılmış. Kitabın bölümlerini belirleyen sayfalar koyu sarı renkli zeminle basılmış. Bu sayfalardaki yazılar da beyaz renkli olarak yazılmış. Bu özellikler kitabın cıvıl cıvıl ve capcanlı olmasını sağlamış.
Ebat bakımından dikeyde standart uzunlukta olsa da yatay yani enlemesine olarak standardı aşan bir boyuta sahip. Bu da sayfa sayısında tasarrufa gidilmesine imkân tanımış. Kapak tasarımını Büşra Onaç’ın, resimlemelerini Tuğba Yakak’ın ve editörlüğünü de Ali Kerem Akdağ’ın yaptığı Balasagunlu Yusuf kitabının içerik danışmanlığını ise -yazarının tabiriyle- “zamanımızın Korkut Ata’sı” Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Hoca yapmış. İçerik bilgileri sayın Ercilasun Hoca’nın tashihinden geçmiş.
Balasagunlu Yusuf’ta, iç kapak, künye/kimlik sayfasının ardından yazarın biyografisi ve Önsöz’ü takip ediyor. Romanlarda pek alışık olmadığımız “önsöz”e yer verilmekle kitabın ve içeriğinin önemine dikkat çekilmek istenmiş. Nitekim imzasız yayımlanan Önsöz’ü okuduğumuzda bu düşüncemizin gerçekliği de ortaya çıkmış oluyor.
Balasagunlu Yusuf romanı, üç ana bölümden oluşuyor: Balasagun Günleri, Balasagunlu Yusuf’un Kitabı ve Kitap Yazıldıktan Sonra. En son sayfada da yazarın eseri kaleme almadan önce yararlandığı kaynakça verilmiş. En hacimli bölümü ise ikinci bölüm.
İçerik ve üslup konusuna geçmeden önce, resimlemelerle ilgili olarak şunları ifade etmeliyim: Kitabın bazı bölümlerinin resimlerle canlandırılması, anlatılan meselenin zihinlerde somutlaşması, somutluk kazanması adına güzel bir çalışma. Ancak resmin nihayetinde güzel sanatların bir kolu ve görece bir niteliğe sahip olduğu da bir gerçek. Bu gerçeği de kabul ederek diyorum ki resimler, bende, Türk dünyasını tam olarak yansıtmadığı, çağrıştırmadığı, çizimlerin basitçe olduğu düşüncesi belirdi. Bilhassa yüz/simaların şekil ve renk bakımından “biz”i tam olarak yansıttığını söyleyemem. Eserlerle ilgili eleştirileri yazarı ve yayıncısı elbette dikkate alacaktır. Her ne ise!..
Eğitimci-yazar Hasan Kallimci, yayımladığı onlarca eserini sadece sanat, edebiyat olsun diye kaleme alan bir edip değil. Onun eğitimci duayen kişiliği şimdilerde yazarlık olarak devam ediyor. O, aynı zamanda, çok sevdiği güzel Türkçemizin, vatanımızın ve milletimizin yararına olacak işler yapan, çabalarını bu yönde yoğunlaştıran, hayat çizgisini bu yönde belirleyen bir aydın, şimdilerde bir aksakal. Özellikle aldığı formasyon ve ömrünü harcadığı mesleki eğitimin gereği bütün enerjisini ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklarımızın milli bilince ermeleri, güzel Türkçemizi doğru, düzgün ve bilinçli kullanmaları, millî tarih ve kültürümüzün kodlarını iyi bilmeleri, bunların hayatımıza hayata olmaları için harcaması her türlü takdirin üzerindedir. Bu çabaların sadece kendi yaptıklarıyla sınırlı kalmasına gönlü razı değil. Bu sahada yapılacak çalışmalara karşı âdeta “doyumsuz”!.. Ona göre bu sahada herkes nasıl bir yeteneğe sahipse onu konuşturmalı.
Yazar Kallimci’nin öz geçmişinde de belirtildiği gibi, yaptığı bunca çalışmalar da boşa gitmemiş. Çeşitli kurum ve kuruluşlarca onlarca ödülle taltif edilmiş. O sadece Türkiye’de, ülkemizde tanınan, bilinen, okunan biri değil. Türk dünyası ile de yakın ilişkiler içerisinde, oralarda da tanınan bilinen ve ödüllendirilen biri. Yazar Kallimci, en son, Denizli Gazeteciler Cemiyeti tarafından 1970-2020 yılları arasında Denizli’nin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel gelişimine verdiği desteklerden dolayı “50. Yıl Onur Ödülü” ile taltif edildi.
Balasagunlu Yusuf adlı eserine dönecek olursak Kallimci bu eserini yazmasını şöyle temellendiriyor: “Kutadgu Bilig’i okuduktan sonra şu kanaate vardım: Bu nadide eser, aynı zamanda bir romandır, beyitlerle yazılmış manzum bir roman… Konusu, hikayesi, kahramanları ve kurgusuyla bir romandan eksik yanı yoktur. Beyitlerle yazılması onu roman olmaktan çıkarmaz.” der ve Kutadgu Bilig’in başka başka açılardan da önemini Önsöz’de belirtir. Bu kıymetli eserin gerek akademik çevrelerde gerekse her türlü kademesiyle okullarda öğrencilerin mutlaka okuması gerektiğini ama gerçekte okunup okunmadığını sorgular: “Balasagunlu Yusuf adıyla elinizde bulunan bu kitap ortaokulda okuyan çocuklarımız seviyesinde roman tarzında yazılmış olsa da seksen yaşına kadar herkesin okuyabileceği bir eserdir. Eseri okuyan kişi, bin yıl önceki Türkçemizle tanışacak; ta bin yıl önce işlenmiş, gelişmiş bir dile sahip olduğumuzun farkına vararak gururlanacaktır. Ayrıca insanımızın ruhunu, iyi bir insan olma yolunda gıdalandıran bir kitap olduğunu da görerek Kutadgu Bilig’i başucunda bulunduracaktır.”
Balasagunlu Yusuf, aslında hem edip Yusuf Has Hacib’i hem de onun nadide eseri Kutadgu Bilig’i bir başka eserle takdim, tanıtma ve nazarlara verme işinden başka bir şey değildir. Bununla birlikte eser çocuklarımıza, gençlerimize millî bilinci kazandırmaya yönelik atılmış güzel adımlardan, güzel örneklerden biridir. Bu çabanın başka yazarlar, eğitimciler ve yayıncılarca da desteklenmesinin gereği vardır. Biz de bu yazıyı yazmakla bunu yapıyoruz zaten. Bu konuda güzeli ve güzelliği güzellikle anlatmanın derdi ve düşüncesi içindeyiz.
Balasagunlu Yusuf’u okumakla kanun, hukuk, adaletin timsali hakan Küntogdu’yu (Gün Doğdu), her türlü konularda hakana danışmanlık vazifesini yürüten, mutluluk timsali vezir Aytoldı’yı(Dolunay), Aytoldı’nın ölümünden sonra aynı vazifeyi üstenen, akıl ve bilgi timsali Ögdülmiş’i (Övülmüş), bu dünyanın faniliğini, esas hayatın ahiret hayatı olduğunu, orayı kazanmaya çabalamanın önemini örnek yaşayışıyla ortaya koyan, derviş misal Odgurmuş’u (Uyanmış) bir roman kurgusu ve anlatımı ile öğrenmiş olacak; karakterlerin, isimlerinin de temsil ettikleri değerlerle uyum içinde olduklarını, isimleriyle müsemma bir hayat yaşadıklarını göreceksiniz.
Yazar Kallimci, eşsiz hazine Kutadgu Bilig’in kahramanlarını/karakterlerini kendi romanın içerisinde diyaloglar halinde vermesi, asıl eserde verilmek istenen mesajların roman vasıtasıyla verilmesi kitaba ayrı bir değer katıyor. Bir bakıma bir filmin fragmanını izlemiş, bir eserin âdeta özetini okumuş ve bal küpünden tadımlık küçük bir kaseyi sofranıza almış bulunuyorsunuz.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277 tarihinde ““Şimdengeru, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil kullanılmaya... uymayanların boynu vurula!..” diyerek yayımladığı fermanın yıl dönümü dolaysıyla kutlaya geldiğimiz Türk Dil Bayramı’nı idrak edeceğimiz bu günlerde eğitimci-yazar Hasan Kallimci’nin “Balasagunlu Yusuf Kutadgu Bilig’in Romanı” adlı eserini dikkatlere sunmak istedim. Yazıyı daha uzatmak eserin tamamını buraya aktarmaya imkân olmadığından bu kadarlıkla yetinelim.
Böylesine güzel bir çalışmayı ortaya koyduğu, güzel örneklere bir örnek daha ilave ettiği için kendisini tebrik ediyor yürekten alkışlıyorum. Dilimiz, güzel Türkçemiz bu tür güzel eserlerle gelişerek yaşamaya devam edecektir.
Türk Dil Bayramı kutlu olsun. Güzel Türkçemizle nadide eserler ortaya koyan söz sultanlarının aziz ruhları şâd olsun!..