Kayseri’de doğdu. Asıl adı Mehmed Sâlih’tir. Küçük yaşta babası Çukurluzâde Ahmed vefat edince âlim bir zat olan anne tarafından dedesi Hacılarlı Mûsâ Efendi’nin himayesine girdi. Dedesi tarafından “torun” diye çağrıldığından halk arasında Torun Efendi diye anıldı. Dedesinin ölümü üzerine halasının kocası Kıranardılızâde Hacı Seyyid Ağa’nın yanında kaldı ve yirmi yaşına kadar dokumacılıkla meşgul oldu.
Bir gece rüyasında Hz. Peygamber’in kendisine bir mushaf vererek “oku” dediğini söyleyen Torun Efendi, dokumacılığı bırakarak Mürekkepçi İsmâil Efendi’nin derslerine devam etmeye başladı. Yanıkoğlu Camii imamı Hacı Derviş Efendi’den kıraat okudu. Müderris Göncüzâde Kasım Efendi’nin yanında tahsilini tamamlayarak ondan icâzet aldı. Ayrıca Ankaravî Sarı Abdullah Efendizâde Mehmed Efendi’nin derslerine katıldı ve Râşid Efendi Kütüphanesi hâfız-ı kütübü Hacı Sâlih Vahdetî’den Telḫîṣü’l-Miftâḥ ve el-Muṭavvel adlı eserleri okudu.
Torun Efendi, dersiâm Hocazâde Mehmed Efendi’nin ölümü üzerine Kayseri Câmi-i Kebîr’ine dersiâm oldu ve burada otuz yıla yakın bir süre ders okutarak yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Talebeleri arasında en meşhurları damadı Divrikli Emin Efendi ile Küçük Hacı Hâfız Efendi, müftü Nâil Efendi, müftü Mesud Efendi ve müftü Hacı Enver Efendi’dir.
Hacca giden Torun Efendi Mekke, Medine ve Şam’daki bazı âlimlerle tanıştı ve onlarla ilmî sohbetlerde bulundu. Dönüşte uğradığı Karaman’da müftü Hâdimîzâde Abdullah Hasib Efendi’nin bazı eserlerini istinsah etti. Daha sonra Câmi-i Kebîr’de ders vermeye devam etti. 1254 (1838) yılında yazdığı İşârâtü’l-Ḳurʾân adlı eserini Sultan Abdülmecid’e takdim edince (1258/1842) kendisine hazineden 250 kuruş maaş bağlandı. Yetmiş yaşına kadar öğrenci yetiştiren Hacı Torun Efendi, bundan sonra sadece Beyzâvî tefsiriyle Ṣaḥîḥ-i Buḫârî okuttu ve kendini ibadete verdi.
Hacı Torun Efendi 22 Zilhicce 1302 (2 Ekim 1885) tarihinde Kayseri’de vefat etti ve Hunat Hatun Türbesi yanına defnedildi.
Eserleri.
1. İşârâtü’l-Ḳurʾân: Kur’an âyetlerinin yerlerinin bulunabilmesi için hazırlanmış kılavuz niteliğindeki bu eserin Kayseri Râşid Efendi (nr. 21493) ve Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 432) kütüphanelerinde nüshaları vardır.
2. Miftâḥu’l-Hayât: Bu eser de Tuhfe-i Vehbî’deki kelimeler için hazırlanmış bir anahtar kitaptır (Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 11185).
Hacı Torun Efendi’nin bunlardan başka kırâat-i aşerenin tertibini açıklayan Risâletü’l-indirâciyye, Kur’ân-ı Kerîm tilâvetinden sonra Fâtiha öncesinde okunan “sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti...” (es-Sâffât 37/180) âyetiyle ilgili Ḥayye’l-ḥaḳ ve ẓahar, ayrıca Tenbîhü’l-aġbiyâ ve Risâle fî taʿrîfâti’l-aḥkâmi’ş-şerʿiyye adlı eserlerinin de bulunduğu kaydedilmektedir (Osmanlı Müellifleri, I, 286; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 384).
Ahmet Madazlı, TDV İslam Ansiklopedisi,
Gül bahçesi
“Şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.” (Barla Lâhikası, 132)
***
“Kısa bir ömürde, az bir lezzet için; ebedî, daimî hayatını ve saadet-i ebediyesini berbad etmek, ehl-i aklın kârı değil.”
“Senin üzerine haktır ki: Her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yoktur.”
(Mektubat, 68, 265)
***
“Nimete bakıldığı zaman Mün'im, san'ata bakıldığı zaman Sâni'; esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir.” (Mesnevi-i Nuriye, 51)
***
“Tabiatın perdesi ile Allah'ın nurunu görmeyen insan, her şeye bir uluhiyet verip kendi başına musallat eder.” (Sözler, 30. Söz)
***
“En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” (İşaratü'l-İ'caz, 22)
Bir gece rüyasında Hz. Peygamber’in kendisine bir mushaf vererek “oku” dediğini söyleyen Torun Efendi, dokumacılığı bırakarak Mürekkepçi İsmâil Efendi’nin derslerine devam etmeye başladı. Yanıkoğlu Camii imamı Hacı Derviş Efendi’den kıraat okudu. Müderris Göncüzâde Kasım Efendi’nin yanında tahsilini tamamlayarak ondan icâzet aldı. Ayrıca Ankaravî Sarı Abdullah Efendizâde Mehmed Efendi’nin derslerine katıldı ve Râşid Efendi Kütüphanesi hâfız-ı kütübü Hacı Sâlih Vahdetî’den Telḫîṣü’l-Miftâḥ ve el-Muṭavvel adlı eserleri okudu.
Torun Efendi, dersiâm Hocazâde Mehmed Efendi’nin ölümü üzerine Kayseri Câmi-i Kebîr’ine dersiâm oldu ve burada otuz yıla yakın bir süre ders okutarak yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Talebeleri arasında en meşhurları damadı Divrikli Emin Efendi ile Küçük Hacı Hâfız Efendi, müftü Nâil Efendi, müftü Mesud Efendi ve müftü Hacı Enver Efendi’dir.
Hacca giden Torun Efendi Mekke, Medine ve Şam’daki bazı âlimlerle tanıştı ve onlarla ilmî sohbetlerde bulundu. Dönüşte uğradığı Karaman’da müftü Hâdimîzâde Abdullah Hasib Efendi’nin bazı eserlerini istinsah etti. Daha sonra Câmi-i Kebîr’de ders vermeye devam etti. 1254 (1838) yılında yazdığı İşârâtü’l-Ḳurʾân adlı eserini Sultan Abdülmecid’e takdim edince (1258/1842) kendisine hazineden 250 kuruş maaş bağlandı. Yetmiş yaşına kadar öğrenci yetiştiren Hacı Torun Efendi, bundan sonra sadece Beyzâvî tefsiriyle Ṣaḥîḥ-i Buḫârî okuttu ve kendini ibadete verdi.
Hacı Torun Efendi 22 Zilhicce 1302 (2 Ekim 1885) tarihinde Kayseri’de vefat etti ve Hunat Hatun Türbesi yanına defnedildi.
Eserleri.
1. İşârâtü’l-Ḳurʾân: Kur’an âyetlerinin yerlerinin bulunabilmesi için hazırlanmış kılavuz niteliğindeki bu eserin Kayseri Râşid Efendi (nr. 21493) ve Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 432) kütüphanelerinde nüshaları vardır.
2. Miftâḥu’l-Hayât: Bu eser de Tuhfe-i Vehbî’deki kelimeler için hazırlanmış bir anahtar kitaptır (Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 11185).
Hacı Torun Efendi’nin bunlardan başka kırâat-i aşerenin tertibini açıklayan Risâletü’l-indirâciyye, Kur’ân-ı Kerîm tilâvetinden sonra Fâtiha öncesinde okunan “sübhâne rabbike rabbi’l-izzeti...” (es-Sâffât 37/180) âyetiyle ilgili Ḥayye’l-ḥaḳ ve ẓahar, ayrıca Tenbîhü’l-aġbiyâ ve Risâle fî taʿrîfâti’l-aḥkâmi’ş-şerʿiyye adlı eserlerinin de bulunduğu kaydedilmektedir (Osmanlı Müellifleri, I, 286; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 384).
Ahmet Madazlı, TDV İslam Ansiklopedisi,
Gül bahçesi
“Şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.” (Barla Lâhikası, 132)
***
“Kısa bir ömürde, az bir lezzet için; ebedî, daimî hayatını ve saadet-i ebediyesini berbad etmek, ehl-i aklın kârı değil.”
“Senin üzerine haktır ki: Her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yoktur.”
(Mektubat, 68, 265)
***
“Nimete bakıldığı zaman Mün'im, san'ata bakıldığı zaman Sâni'; esbaba nazar edildiği vakit Müessir-i Hakikî zihne ve fikre gelmelidir.” (Mesnevi-i Nuriye, 51)
***
“Tabiatın perdesi ile Allah'ın nurunu görmeyen insan, her şeye bir uluhiyet verip kendi başına musallat eder.” (Sözler, 30. Söz)
***
“En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” (İşaratü'l-İ'caz, 22)