EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)
...Fakat gurur konusunda daha önemli ve özellikle günümüzde daha baş belâsı olanı, kadının kocasına karşı gurur sergilemesidir. Dikkat ediniz lütfen; NAZ’dan değil GURUR’dan söz ediyorum! Kadının gururu, kocaya itaatin önünü kesmekte; hırçınlaştırmakta, küstahlaştırmakta, şirretleştirmekte, onu âsî bir derebeyine dönüştürmektedir. Yuvaların yıkılmasında, zinânın artmasında bunun büyük rolü bulunmaktadır. Müslüman kadınlar, Allah’tan gerçekten korkuyorlarsa, şu âyet ve hadisleri dikkatlice okusun ve anlasınlar:
“Erkeklerin, kadınlar üzerinde ma’rûf hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara: 228)
“Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Çünkü Allah, bazı insanları, bazılarından üstün tutmuştur. Nitekim onlar(erkekler), mallarını (geçim ve mehir gibi sebeplerle) sarfederler.” (Nisâ: 34)
“İyi (sâlihâ) kadınlar, kocalarına uyarlar. Bulunmadıkları zaman, Allah’ın yardımıyla, (kocalarının) korunması gereken şeylerini (mal, nâmus) muhafaza ederler. (Nisâ: 34) Dik kafalılıklarından ve (size) karşı gelmelerinden korktuğunuz kadınlara öğüt veriniz. (Dinlemezlerse) yataklarını ayırınız, onları kendi başlarına bırakınız. (Yine de yola gelmezlerse) dayak atınız. (Size uyarlarsa, o takdirde) aşırı gitmeyiniz.” (Nisâ: 34)
“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.” (Tegâbün: 64/14)
“Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı salihâ kadındır.”
(Müslim, Nesâî, İbn-i Mâce)
“Kadın kaburga kemiğine benzer. Düzeltmeğe kalkarsanız kırılır. Fakat isterseniz kullanırsınız. Çünkü onun tabiatında eğrilik vardır.” (Buhârî)
“Erkek, ev halkının (çobanı) koruyucusudur. Onlardan sorumludur.” (Buhârî) “Kadın, evinin (gözcüsü) koruyucusu ve çobanıdır. Bundan sorumludur.” (Buhârî, Müslim, Tirmizî)
“Kocasının izni olmaksızın evinden dışarı çıkan kadına gökteki melekler lânet eder. Karşılaştığı insan ve cinler de evine dönünceye kadar, her konuda onu kötülükle anarlar.” (Keşf ül-gamme)
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” (Buhârî; Müslim; Tirmizî; İbni Mâce.)
“İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizî, Ebû Dâvûd, Ahmed İbni Hanbel, İbni Mâce)
Bunları ben söylemiyorum; Ali, Veli söylemiyor; kadını da erkeği de yaratan Hâlıkımız ve O’nun Elçisi söylüyorlar! Din, bir bütün pakettir. Allah’a inanıyorsak, “Müslümanım.” diyorsak, Semâvî Söylem’deki her uyarıya, her emre ve her yasağa uymamız gerekir. Değilse, müslümanlığımızı sorgulamalı, başkalarını ve kendimizi kandırmaktan kaçınmalıyız. Evet, bütün bu uyarılardan sonra, nutistlerin ağızlarındaki “Eşini değiştirmeye çalışma!” sözü masaya yatırılmalı; kadının kocasına karşı gurur sergilemesinin sebepleri ve sonuçları ciddî bir şekilde araştırılmalıdır.
Modern(!) çağda gurur, hepimizin başına çoraplar örmektedir. Kadının kocasına karşı sergilediği gurur ise, hem âile için hem erkek ve hem de kadın için en büyük belâyı oluşturmaktadır. Evet, kadın kocasına karşı gururludur! Kadın, şirazeden çıkarılmış, Yaratıcı’nın kendisine verdiği rol unutturulmuştur! İtaat, saygı, sevgi, şefkat, sabır, fedakârlık, unutturulmuştur. Kocasının âile içindeki yönetici kimliği, haklı istekleri, haklı uyarıları, kadının gururuna dokunmaktadır! Kadın, kocasına karşı küstahlaşmış, şirretleşmiştir! Yani, somun, kendisini îmal eden ustaya isyân etmeye ve arkadaşı olan civataya karşı şirretlik yapmaya başlamıştır. Böyle olunca; erkekler de kadınlar da huzuru ve mutluluğu yitirmiş, âile içinde âhenk bozulmuştur. Bundan çocuklar da mağdur olmaktadır.
Bu buhranda, eğitimin payı büyüktür: Çocuklara ve gençlere gerçek Allah ve âhiret inancı aşılanamamaktadır, din bilgisi verilememektedir. Anneler, kız çocuklarını doğru bir şekilde eğitmemektedirler. Allah’ın kadına ve erkeğe biçtiği rolleri, çocuklarına öğretmek yerine, onlara isyanı, anarşistliği öğretmektedirler.
Bu buhranda, hukuğun, medenî kânun’un payı büyüktür: Kânunlar, erkeği güdükleştirmekte, Yaratıcı’nın kendisine verdiği kocalık haklarını gasbetmekte; kadını kocasına karşı gururlu olmaya teşvik etmektedir. Allah’ın yasakları, emir ve izinleri, beşer kânunlarıyla rafa kaldırılmaktadır. Bugün hangi erkek, Yaratıcımız’ın kânunlarını uygulamaya koyabilir? Durum böyleyken, kadını gururdan arındırmak mümkün müdür?
Medyanın, sosyal medyanın payı büyüktür: Kızlara, kadınlara, biteviye gurur şarjı yapılmaktadır. Haberlerde, masa başı programlarında, dizilerde, filmlerde, kliplerde ve hattâ reklâmlarda ısrarla gurur algısı oluşturulmaktadır.
Sosyologların payı büyüktür: Sözüm ona sosyologlar, psikologlar, erkeğe de kadına da evlâda da gurur telkin etmektedirler.
Kişisel gelişimcilerin payı büyüktür: Toplumda kendilerine iş ve yer bulabilmek uğruna, kurbağaları boğa olmaya özendirip durmaktadırlar. İnsanları birer dövüş horozuna dönüştürmektedirler.
Feministler (benim ifademle; nutistler) zaten baş teşvikçidirler...
Bütün bunların yanı sıra kadın bir de çalışıyor ve para kazanıyorsa... gurur âbidesi olmasın da ne olsun! Patronuyla, müdürüyle, hattâ alâkasız başka erkeklerle konuşurken şıkır şıkır, fıkır fıkır eğilip büküldükleri halde; kocalarının karşısında tekebbürle dimdik duran kadınların kulakları çınlasın! Ezbere konuştuğumu, iftirâ attığımı ya da genelleme yaptığımı düşünmeyin. Eli ayağı öpülesi, muhterem hanımları ise elbette saklı tutuyorum. Ama unutmayın ki ben de toplumun bir parçasıyım, yıllarca hanımlarla aynı iş ortamlarını paylaştım; bu söylediklerimi elbette aynel yakîn gözlemlemiş bir İzmir çocuğuyum. “Günümüz şartlarında, değişik ortamlarda değişik değişik erkekleri gören, onları yakından tanıyan kadının, kocasını hâkir görme ve kendisine karşı mütekebbir, müstağni, gururlu davranma ihtimâli yoktur.” denilebilir mi? Bazı hanımefendilerin kocalarından, “kocam, beyim, efendim” diye söz etmek dahi gururlarına dokunduğu için “eşim” demeyi tercih ettiklerini inkâr edebilir misiniz? Veee yaptıkları hatalardan, kabahatlerden dolayı kocalarından özür dileyen kadınların oranı ne kadardır acaba?
Daha da trajik olanı; kadının, gurur’u, yatak odasına kadar taşımasıdır! Bilmem ki bu durumda karı koca arasında huzur, ağız tadı kalır mı? Ve yine bilmem ki bu durumda koca zinâya yönelse, karısının defterine neler yazılır? Ben, konunun yatak odası tarafına girecek değilim; ayrıntılar bizzat yaşayanlardan öğrenilebilir. Yalnızca bir iki hadis yazarak noktalayayım. Bakınız, Allah ve Resulü de kadın fıtratındaki bu zaafı ve bunun kötü sonuçlarını bildikleri için hangi uyarılarda bulunmuşlardır:
"İyi kadınlar, itaatkâr olanlardır..." (Nisâ, 4/34)
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, diliyle kocasına eziyet ederse, onu kendisinden razı edinceye kadar, Allah onun hiçbir tevbesini, keffaretini ve iyi amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve gecelerini ibadetle geçirse dahi." (Bihâr-ül Envâr, C.103, S.244)
Yine şöyle uyarmaktadır hanımları: "Bir kadın, kocasının yatağını (haklı bir mazereti olmadan, küs bir şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa, sabah açılıncaya kadar melekler ona lânet okur." (Nehc-ül Fesaha, S.36, Hadis: 187)
Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi kadın daha hayırlıdır?" dendi. "Kocası bakınca onu sürura garkeden, emredince itaat eden, nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadın!" diye cevap verdi. (Nesâî; Nikâh) “Kişinin sahip olduğu en kıymetli hazineyi size haber vereyim mi? Salihâ kadındır ki, yüzüne baktığı zaman kocasını sevindirir, emrettiğinde itaat eder, yanında olmadığı zaman kocasının haklarını korur.” “En hayırlı kadın odur ki, kocası kendisine baktığı zaman, yüreğine serinlik gelip, hoşnut olan; emrettiği zaman kocasına itaat eden, kendisini arzuladığı zaman kocasını rencide etmeyip, ona karşı direnmeyen kadındır.”
Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular: “Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklardan öte geçmez: 1) Dönünceye kadar, kaçan köle. 2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın. 3) Kavminin nefret ettiği imam." (Tirmizî; Salât)
Hz. Câbir'in rivayeti şöyledir: "Üç kişinin namazı kabul edilmez ve hiçbir hayırları semâya yükseltilmez: Geri dönünceye kadar, kaçan köle; ayılıncaya kadar, sarhoş; râzı edinceye kadar, kocasını darıltan kadın."
"Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hatâ ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: 'Seni hoşnud etmedikçe uyumayacağım.' diyebilen, kocalarına düşkün kadınlardır." (Tefsîr-i Kurtubî, III, 124)
“Kişi cinsel ilişki için karısını çağırdığı zaman, karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da (veya deve üzerinde olsa da) kocasının davetine icabet etsin.” (Tirmizî)
“Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler.” (Buharî, Müslim)
"Kocası yanında iken onun iznini almadan bir kadının nafile oruç tutması helal olmaz. Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez." (Buhârî, Nikâh; Müslim, Zekât)
Benim adım Hıdır, söyleyeceğim budur; takdir okuyucunundur, diyerek noktalayayım. Aşağıya, bunaldığım bir günde yazdığım şiirimi iliştireceğim. Zaman zaman bunaldıkça okurum. Sizlerden de bunalan olursa okumasını tavsiye ederim. Vesselâm.
GURURLUSUN AĞLAYAMAZSIN
(Kurtulamadığımız Tuzak)
“Ben gizli gizli ağlarım.” diyordun.
Gözlerin inkâr ederken nasıl inanayım?
Düşmanca ve nefretle bakıyordun,
Yemin etsen de boşuna, nasıl inanayım?
Gerçi ağlamak gayet kolay bir yol;
Gözyaşı hiç tükenmez, o kadar bol.
İster sahtekâr, ister samimi ol,
Mağrursan ağlayamazsın, nasıl inanayım?
Sabır ve hoşgörü gerçekten çok zor.
Suç atmak nefsin hoşuna gidiyor.
Haksızlıksa benliği kuşatan kor,
Nedametle söndürmezsen nasıl inanayım?
Suçlarken insafsız ve ölçüsüzsün.
Vicdanına bak, gerçeği görürsün.
Nefretin biraz sevgiye dönüşsün,
Gururunu yenemezsen nasıl inanayım?
Yetsin artık, boşa üzülmeyelim.
Mevlâ’nın buyruğunu dinleyelim.
Nimetlerin değerini bilelim.
Nankörlük edersen nasıl inanayım?
Bütün günah benim olsun razıyım.
Silip geçmişi ak sayfa açayım.
Sen de bir kez özür dile, duyayım.
Ama bunu yapamazsan nasıl inanayım?
GURUR BİR BELÂDIR. ÖZELLİKLE KADININ KOCASINA KARŞI GURURLU DAVRANMASINA hayır.
Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.
R. Serdar Özmilli