Kayseri’yi idare merkezi yapan Danişmendliler’in üçüncü hükümdarı (? -Kayseri. 6 Aralık 1143). Babası, devrinde Anadolu’nun en büyük hükümdarı olan Danişmendlilerin ikinci meliki olup mezarı Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinin Melikgazi köyünde (mahalle) bulunan Emir Gazi’dir. Hayatı Bizans, Haçlılar ve Ermenilerle mücadele ile geçtikten sonra 1134 yılında vefat edince geride Mehmed (Muhammed), Yağıbasan, Yağan ve Aynüddevle isimli dört oğlu kalmıştı. Bunlardan büyük oğul Melik Mehmed Gazi yerine geçmişse de diğer kardeşleri ülkenin çeşitli bölgelerinde idarede bulunuyorlardı. Babası gibi hayatını İslam düşmanları ile mücadele ile geçiren Mehmed Gazi çok dindar olup devleti bu şekilde idare ediyor ve şarabı yasaklıyordu. Kendisine merkez olarak seçtiği Kayseri’nin surlarını imar edip idare binaları yaptıran Mehmed Gazi, yıkılmış eski Roma mabetlerinden taşıttığı sütun ve sütun başlıkları ile şehrin ilk büyük mabedi olan Cami-i Kebir’i (Ulu Camii) ve önündeki medresesini inşa ettirmiştir. 1135’te kendisine karşı harekete, geçen kardeşlerinden Yağanı bertaraf etti, Aynüddevle’yi de Malatya’ya kaçırttı.
Bizans İmparatoru Yuannis’in Anadolu’ya yaptığı seferi. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’la anlaşarak karşılayan Melik Mehmed, 1136 yılında Maraş bölgesine girdi ve Haçlıların elindeki köyleri ve Göksun’u ele geçirdi. Güneydoğudaki Haçlılar. Bizans İmparatorunu yardıma çağırdılar, imparator büyük bir ordu ile Adana bölgesine geldi ve burada bir kısmı Ermenilere ait birçok şehir ve kasabayı ele geçirip Haçlı kontlarını kabul etti, sonra İstanbul'a döndü. Melik Mehmed ise bu arada kardeşi Aynüddevle ile uğraşıyordu. Nihayet Aynüddevle onun baskısından kaçıp Haçlılara sığındı. Melik Mehmed bundan sonra Keban, Feke ve Kızıldağ Kalelerini Hristiyanlardan aldı (1139). 1141 yılında Bizanslıların geri aldıkları Karadeniz sahilindeki bölgeleri fethetti ve buradan süratle güneye, Elbistan bölgesine dönerek buradaki Haçlı saldırılarını önledi.
Bizans İmparatoru. Melik Mehmed ve Sultan Mesud’un kendi bölgelerine yapmış olduğu akınları önlemek üzere büyük bir ordu ile tekrar sefere çıkıp Danişmendlilerin eski başkentleri Niksar önüne gelerek burayı uzun bir süre kuşattı. Ancak Türklerin taciz hücumlarına dayanamayan İmparator, muhasarayı kaldırıp 1141 yılı başlarında İstanbul’a döndü.
Melik Mehmed Gazi bütün bu gazalardan ve fetihlerden sonra 6 Aralık 1143 tarihinde Kayseri’de öldü. Öldüğünde Zünnun, Yunus ve İbrahim adında üç oğlu vardı. Yerine büyük oğlu Zünnun'u bırakmıştı. Ancak çocukları ve kardeşleri Sivas hâkimi Yağıbasan ve Malatya’yı tekrar ele geçiren Aynüddevle ile aralarında başlayan taht kavgaları Danişmendli Devleti’ni zayıflatmış, sonunda Selçuklular (II. Kılıç Arslan) tarafından tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Melik Mehmed Gazi, Kayseri'de ilk defa kendi adına, babası gibi tamamen Rumca (Grekçe-Bizansça) ibareli bakır paralar bastırmıştır. Bu paraların ön ve arka yüzünde tercüme olarak “Bütün Rum ve Anadolu'nun Meliki Muhammed” yazılıdır. Mehmed Gazi paralarının yerli halk ve Bizanslılarca kabul görmesi için paralarını bu şekilde bastırmıştır.
Cami-i Kebir, Ulu Cami
Melik Mehmed Gazinin yaptırdığı camii, şehrin zemininin zamanla yükselmesi sebebiyle büyük bölümü toprak altında kalmış olarak faaliyetine devam etmektedir. 1205/6 (H 602) yılında herhalde Kayseri’de meydana gelen depremle harap olması üzerine Mehmed Gazi’nin kardeşi Yağıbasan’ın oğlu, Selçuklu hizmetine girip Kayseri emirliği yapan Muzaffereddin Mahmud tarafından tamir ettirilmiştir. Bu onarıma ait kitabesi caminin kuzey kapısı üzerinde bulunmaktadır. Muzaffereddin Mahmud’un yaptırmış olduğu, üzerinde ismi yazılı olan caminin ahşap kapısı bugün Ankara Etnografya Müzesinde bulunmaktadır. Sanat değeri haiz orijinal ahşap minber de büyük bir ihtimalle bu dönemde yapılmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde 1714 (H 1126) tarihinde vuku bulan depremde büyük hasar gören cami. 1722/23 yılında Topkapı Sarayında matbahı (saray mutfağı) ve sur (şehzadelerin sünnet düğünü) emini olan Kayserili Hacı Halil Efendi’ tarafından eski şekliyle yeniden yaptırılmıştır.
Cami önündeki Kayseri’nin ilk eğitim kurumu olan Melik Gazi Medresesi ise XX. yüzyılın başına kadar tedrisatına devam etmişse de daha sonra harap hâle gelmiş. 1966 yılında belediye tarafından, yakınında bulunan Osmanlı Mahkeme Hanı ile birlikte ortadan kaldırılmıştır. Sadece medrese içindeki Melik Mehmed Gazi’nin türbesi onarılarak muhafaza edilmiştir. Burada arkeolojik bir kazı yapıldığında medresenin kalıntıları açığa çıkarılabilir.
Vakıf ve eserleri
Melik Mehmed Gazi, Kayseri’de yaptırmış olduğu cami, medrese ve türbesi için üç ayrı vakıf meydana getirmiştir. Onun orijinal vakfiyeleri maalesef kaybolmuşsa da XVI. yüzyılda Osmanlı Döneminde yapılmış olan vakıf ve emlak tahrirlerinde bu vakıflardan bahis bulunmaktadır. “Vakf-ı Cami-i Sultan” başlığı altında kaydedilen Ulu Cami’nin 1500 tarihli Vakıf Tahriri’nde Cırlavuk Köyü (şimdiki Kayseri merkez Mimarsinan Mahallesi). Tokat Erbaa'da bir köy. Kayseri’de Zaviyecik mezrası (ekinliği) ve bir alanın gelirleri. 1584 tarihli kayıtlarda da yine Cırlavuk’un Kayseri’nin Yazır köyünün, Zaviyecik mezrasının gelirlerinin vakfedildiği kaydedilmiştir.
Yine 1500 tarihli tahrirde "Vakf-ı Medrese-i Melik Mehmed Gazi" başlığı altında kaydedilen medresenin vakıf tahririnde Kayseri’de Gerinir köyünün (şimdi merkez Melikgazi ilçesi mahallesi). Dibek (Derevenk?) köyünün ve bir değirmenin, 1584 tarihli kayıtta da yine Gerinir ve Dibek köylerinin gelirlerinin vakfedildiği kayıtlıdır. Mehmed Gazi’nin medrese içindeki türbesi için yapmış olduğu vakfa ait 1500 tarihli vakıf kaydında Argıncık köyünün (şimdi merkez Kocasinan ilçesinde mahalle) Talas yolu üzerinde şehir sınırında bir arazinin Karahisar’da (Yeşilhisar) bir başka arazinin. 1584 tarihli tahrirde de aynı yerlerin gelirlerinin vakfedildiği kayıtlıdır.
XV. yüzyılın başında Kayseri Karamanoğulları elinde bulunurken burasının valisi, Karamanoğlu hanedanından Şeyh Çelebi’nin oğlu Sevinç Demirin naaşı da bu türbeye defnedilmiş, onun için de ayrı bir vakıf yapılmıştır. Buna göre “Vakf-ı Türbehan-ı Sevinç Temur Oğlanları” ve “Vakf-ı Türbe-i Sevinç Demir” başlığı altında 1500 ve 1584 tarihli defterlerde, Ulupazar’da (Büyük Çarşı) bir tabak (derici) dükkânının gelirinin yine bu türbeye türbehanlık ve türbedarlık için vakfedildiği kayıtlıdır.
Kayseri’nin merkez Melikgazi ilçesine, burada otuz yıl önce ilçe ihdas edilirken Melik Mehmed Gazi’nin ismi verilmiştir.
Mehmet Çayırdağ, Kayseri Ansiklopedisi, C.4
Gül bahçesi
* "Dilediğine iyilik yap; onun sahibi, emiri olursun! Dilediğinden müstağni ol, hiç ihtiyaç duyma, ona karşı kendini ondan hiçbir şey istememe durumunda tut; onun dengi olursun! Dilediğine muhtaç ol; onun esiri olursun."
* "Biz yaptığımız işi Allah rızası için yaparız; teşekkür beklemeyiz, karşılık beklemeyiz!"
* "Zayıfların kuvvetlilere düşmanlığı, husûmeti; akılsız, beyinsiz insanların hakîm, bilge, âlim, fâzıl insanlara düşmanlığı; şerlilerin hayırlılara düşmanlığı, bir tabiattır, doğal bir kanundur. Değiştirilmesi mümkün olmayan bir tabiattır.”
Hz. Ali Efendimizden Vecizeler, M. Esat Coşan, Seha Neşriyat, İstanbul, 1995
Bizans İmparatoru Yuannis’in Anadolu’ya yaptığı seferi. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’la anlaşarak karşılayan Melik Mehmed, 1136 yılında Maraş bölgesine girdi ve Haçlıların elindeki köyleri ve Göksun’u ele geçirdi. Güneydoğudaki Haçlılar. Bizans İmparatorunu yardıma çağırdılar, imparator büyük bir ordu ile Adana bölgesine geldi ve burada bir kısmı Ermenilere ait birçok şehir ve kasabayı ele geçirip Haçlı kontlarını kabul etti, sonra İstanbul'a döndü. Melik Mehmed ise bu arada kardeşi Aynüddevle ile uğraşıyordu. Nihayet Aynüddevle onun baskısından kaçıp Haçlılara sığındı. Melik Mehmed bundan sonra Keban, Feke ve Kızıldağ Kalelerini Hristiyanlardan aldı (1139). 1141 yılında Bizanslıların geri aldıkları Karadeniz sahilindeki bölgeleri fethetti ve buradan süratle güneye, Elbistan bölgesine dönerek buradaki Haçlı saldırılarını önledi.
Bizans İmparatoru. Melik Mehmed ve Sultan Mesud’un kendi bölgelerine yapmış olduğu akınları önlemek üzere büyük bir ordu ile tekrar sefere çıkıp Danişmendlilerin eski başkentleri Niksar önüne gelerek burayı uzun bir süre kuşattı. Ancak Türklerin taciz hücumlarına dayanamayan İmparator, muhasarayı kaldırıp 1141 yılı başlarında İstanbul’a döndü.
Melik Mehmed Gazi bütün bu gazalardan ve fetihlerden sonra 6 Aralık 1143 tarihinde Kayseri’de öldü. Öldüğünde Zünnun, Yunus ve İbrahim adında üç oğlu vardı. Yerine büyük oğlu Zünnun'u bırakmıştı. Ancak çocukları ve kardeşleri Sivas hâkimi Yağıbasan ve Malatya’yı tekrar ele geçiren Aynüddevle ile aralarında başlayan taht kavgaları Danişmendli Devleti’ni zayıflatmış, sonunda Selçuklular (II. Kılıç Arslan) tarafından tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Melik Mehmed Gazi, Kayseri'de ilk defa kendi adına, babası gibi tamamen Rumca (Grekçe-Bizansça) ibareli bakır paralar bastırmıştır. Bu paraların ön ve arka yüzünde tercüme olarak “Bütün Rum ve Anadolu'nun Meliki Muhammed” yazılıdır. Mehmed Gazi paralarının yerli halk ve Bizanslılarca kabul görmesi için paralarını bu şekilde bastırmıştır.
Cami-i Kebir, Ulu Cami
Melik Mehmed Gazinin yaptırdığı camii, şehrin zemininin zamanla yükselmesi sebebiyle büyük bölümü toprak altında kalmış olarak faaliyetine devam etmektedir. 1205/6 (H 602) yılında herhalde Kayseri’de meydana gelen depremle harap olması üzerine Mehmed Gazi’nin kardeşi Yağıbasan’ın oğlu, Selçuklu hizmetine girip Kayseri emirliği yapan Muzaffereddin Mahmud tarafından tamir ettirilmiştir. Bu onarıma ait kitabesi caminin kuzey kapısı üzerinde bulunmaktadır. Muzaffereddin Mahmud’un yaptırmış olduğu, üzerinde ismi yazılı olan caminin ahşap kapısı bugün Ankara Etnografya Müzesinde bulunmaktadır. Sanat değeri haiz orijinal ahşap minber de büyük bir ihtimalle bu dönemde yapılmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde 1714 (H 1126) tarihinde vuku bulan depremde büyük hasar gören cami. 1722/23 yılında Topkapı Sarayında matbahı (saray mutfağı) ve sur (şehzadelerin sünnet düğünü) emini olan Kayserili Hacı Halil Efendi’ tarafından eski şekliyle yeniden yaptırılmıştır.
Cami önündeki Kayseri’nin ilk eğitim kurumu olan Melik Gazi Medresesi ise XX. yüzyılın başına kadar tedrisatına devam etmişse de daha sonra harap hâle gelmiş. 1966 yılında belediye tarafından, yakınında bulunan Osmanlı Mahkeme Hanı ile birlikte ortadan kaldırılmıştır. Sadece medrese içindeki Melik Mehmed Gazi’nin türbesi onarılarak muhafaza edilmiştir. Burada arkeolojik bir kazı yapıldığında medresenin kalıntıları açığa çıkarılabilir.
Vakıf ve eserleri
Melik Mehmed Gazi, Kayseri’de yaptırmış olduğu cami, medrese ve türbesi için üç ayrı vakıf meydana getirmiştir. Onun orijinal vakfiyeleri maalesef kaybolmuşsa da XVI. yüzyılda Osmanlı Döneminde yapılmış olan vakıf ve emlak tahrirlerinde bu vakıflardan bahis bulunmaktadır. “Vakf-ı Cami-i Sultan” başlığı altında kaydedilen Ulu Cami’nin 1500 tarihli Vakıf Tahriri’nde Cırlavuk Köyü (şimdiki Kayseri merkez Mimarsinan Mahallesi). Tokat Erbaa'da bir köy. Kayseri’de Zaviyecik mezrası (ekinliği) ve bir alanın gelirleri. 1584 tarihli kayıtlarda da yine Cırlavuk’un Kayseri’nin Yazır köyünün, Zaviyecik mezrasının gelirlerinin vakfedildiği kaydedilmiştir.
Yine 1500 tarihli tahrirde "Vakf-ı Medrese-i Melik Mehmed Gazi" başlığı altında kaydedilen medresenin vakıf tahririnde Kayseri’de Gerinir köyünün (şimdi merkez Melikgazi ilçesi mahallesi). Dibek (Derevenk?) köyünün ve bir değirmenin, 1584 tarihli kayıtta da yine Gerinir ve Dibek köylerinin gelirlerinin vakfedildiği kayıtlıdır. Mehmed Gazi’nin medrese içindeki türbesi için yapmış olduğu vakfa ait 1500 tarihli vakıf kaydında Argıncık köyünün (şimdi merkez Kocasinan ilçesinde mahalle) Talas yolu üzerinde şehir sınırında bir arazinin Karahisar’da (Yeşilhisar) bir başka arazinin. 1584 tarihli tahrirde de aynı yerlerin gelirlerinin vakfedildiği kayıtlıdır.
XV. yüzyılın başında Kayseri Karamanoğulları elinde bulunurken burasının valisi, Karamanoğlu hanedanından Şeyh Çelebi’nin oğlu Sevinç Demirin naaşı da bu türbeye defnedilmiş, onun için de ayrı bir vakıf yapılmıştır. Buna göre “Vakf-ı Türbehan-ı Sevinç Temur Oğlanları” ve “Vakf-ı Türbe-i Sevinç Demir” başlığı altında 1500 ve 1584 tarihli defterlerde, Ulupazar’da (Büyük Çarşı) bir tabak (derici) dükkânının gelirinin yine bu türbeye türbehanlık ve türbedarlık için vakfedildiği kayıtlıdır.
Kayseri’nin merkez Melikgazi ilçesine, burada otuz yıl önce ilçe ihdas edilirken Melik Mehmed Gazi’nin ismi verilmiştir.
Mehmet Çayırdağ, Kayseri Ansiklopedisi, C.4
Gül bahçesi
* "Dilediğine iyilik yap; onun sahibi, emiri olursun! Dilediğinden müstağni ol, hiç ihtiyaç duyma, ona karşı kendini ondan hiçbir şey istememe durumunda tut; onun dengi olursun! Dilediğine muhtaç ol; onun esiri olursun."
* "Biz yaptığımız işi Allah rızası için yaparız; teşekkür beklemeyiz, karşılık beklemeyiz!"
* "Zayıfların kuvvetlilere düşmanlığı, husûmeti; akılsız, beyinsiz insanların hakîm, bilge, âlim, fâzıl insanlara düşmanlığı; şerlilerin hayırlılara düşmanlığı, bir tabiattır, doğal bir kanundur. Değiştirilmesi mümkün olmayan bir tabiattır.”
Hz. Ali Efendimizden Vecizeler, M. Esat Coşan, Seha Neşriyat, İstanbul, 1995