Musa Peygamber Tur’a çıkıyordu. Yolda bir fakir gördü. Giyecek bir şey bulamadığı için, boğazına kadar kumun içine gizlenmişti. Peygamberi görünce seslendi:
"Ya Musa! Ne olur, benim için Rabbine dua et. Cenab-ı Hak bana el içine çıkacak kadar giyecek, karnımı doyurmaya yetecek kadar yiyecek versin. Yoksa artık canımdan bile usandım!"
Musa Peygamber yoksulun haline acıdı ve niyazının içine onu da kattı. Duaları kabul edilmiş, Allah fakiri bütün sıkıntılarından kurtarmıştı.
Bir zaman sonra Hz. Musa, Tur’daki münâcâtından geri dönüyordu. Fakirin bulunduğu yere gelince hayretler içinde kaldı. Artık durumu düzelen o adam, birkaç kişi tarafından yakalanmış, elleri arkasından bağlanmıştı. Çevresine toplanan halk ona nefretle bakıyordu.
Hz. Musa merakla sordu:
"Neler oluyor?"
Halk şöyle cevap verdi:
"Biraz para bulunca şarap içip sarhoş oluyordu, az önce de biriyle kavga etmiş ve onu öldürmüş."
"..."
"Yakalayıp bağladık. Şimdi de cezalandırmak için kısasa götürüyoruz."
Âlemlerin yaratıcısı olan Allah, herkese lâyık olduğunu vermiştir. Eğer kedinin kanatları olsaydı, dünyadan serçenin tohumunu kaldırırdı. Öyle kimseler vardır ki, eline kudret geçer geçmez, zayıflara zulme başlar.
Bunun üzerine Hz. Musa, Rabbinin adaletine bir daha iman edip bu atılganlığı sebebiyle Ondan af diledi.
* * *
"Eğer Allah, rızkı kullarına lüzumundan fazla verseydi, yeryüzünde ne azgınlıklar yaparlardı."[Şûrâ Suresi- 27]
Ey kendini beğenmiş, mağrur adam! Seni hangi şey bu hâle getirdi ki, helâk oldun?
İnsanın âdisi, makama kavuşup zenginliğe konduğunda, ensesi de tokada kaşınır.
Ünlü Yunan filozofu Eflatun’un şu sözü ne kadar anlamlıdır: "Karıncanın kanatlı olmaması hayırlıdır."
Seni zengin etmeyen Allah, sana lâyık olanı senden iyi bilir.
Bir beyit/şiir:
Sana Hayrandır Efendim
Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.
Ecrâm ü felek, Levh u Kalem, mest-i nigâhın,
Dîdârına âşık Ulu Yezdân’dır Efendim.
Mahşerde nebîler bile senden medet ister,
Rahmet, diyen âlemlere, Rahman’dır Efendim.
Kıtmîrinim ey Şâh-ı Rusül, koğma kapından,
Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim.
Ta Arşa çıkar her gece âşıkların âhı,
Medheyleyen ahlâkın, Kur’ân’dır Efendim.
Aşkınla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim,
Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim.
Doğ kalbime bir lâhzacık ey Nur-i dilârâ,
Nûrun ki; gönül derdime dermandır Efendim.
Ulvî de senin bağrı yanık âşık-ı zârın,
Feryâdı bütün âteş-i sûzandır Efendim.
Ali Ulvi Kurucu
"Ya Musa! Ne olur, benim için Rabbine dua et. Cenab-ı Hak bana el içine çıkacak kadar giyecek, karnımı doyurmaya yetecek kadar yiyecek versin. Yoksa artık canımdan bile usandım!"
Musa Peygamber yoksulun haline acıdı ve niyazının içine onu da kattı. Duaları kabul edilmiş, Allah fakiri bütün sıkıntılarından kurtarmıştı.
Bir zaman sonra Hz. Musa, Tur’daki münâcâtından geri dönüyordu. Fakirin bulunduğu yere gelince hayretler içinde kaldı. Artık durumu düzelen o adam, birkaç kişi tarafından yakalanmış, elleri arkasından bağlanmıştı. Çevresine toplanan halk ona nefretle bakıyordu.
Hz. Musa merakla sordu:
"Neler oluyor?"
Halk şöyle cevap verdi:
"Biraz para bulunca şarap içip sarhoş oluyordu, az önce de biriyle kavga etmiş ve onu öldürmüş."
"..."
"Yakalayıp bağladık. Şimdi de cezalandırmak için kısasa götürüyoruz."
Âlemlerin yaratıcısı olan Allah, herkese lâyık olduğunu vermiştir. Eğer kedinin kanatları olsaydı, dünyadan serçenin tohumunu kaldırırdı. Öyle kimseler vardır ki, eline kudret geçer geçmez, zayıflara zulme başlar.
Bunun üzerine Hz. Musa, Rabbinin adaletine bir daha iman edip bu atılganlığı sebebiyle Ondan af diledi.
* * *
"Eğer Allah, rızkı kullarına lüzumundan fazla verseydi, yeryüzünde ne azgınlıklar yaparlardı."[Şûrâ Suresi- 27]
Ey kendini beğenmiş, mağrur adam! Seni hangi şey bu hâle getirdi ki, helâk oldun?
İnsanın âdisi, makama kavuşup zenginliğe konduğunda, ensesi de tokada kaşınır.
Ünlü Yunan filozofu Eflatun’un şu sözü ne kadar anlamlıdır: "Karıncanın kanatlı olmaması hayırlıdır."
Seni zengin etmeyen Allah, sana lâyık olanı senden iyi bilir.
Bir beyit/şiir:
Sana Hayrandır Efendim
Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim,
Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim.
Ecrâm ü felek, Levh u Kalem, mest-i nigâhın,
Dîdârına âşık Ulu Yezdân’dır Efendim.
Mahşerde nebîler bile senden medet ister,
Rahmet, diyen âlemlere, Rahman’dır Efendim.
Kıtmîrinim ey Şâh-ı Rusül, koğma kapından,
Asilere lütfun, yüce fermândır Efendim.
Ta Arşa çıkar her gece âşıkların âhı,
Medheyleyen ahlâkın, Kur’ân’dır Efendim.
Aşkınla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim,
Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim.
Doğ kalbime bir lâhzacık ey Nur-i dilârâ,
Nûrun ki; gönül derdime dermandır Efendim.
Ulvî de senin bağrı yanık âşık-ı zârın,
Feryâdı bütün âteş-i sûzandır Efendim.
Ali Ulvi Kurucu